Peki Stanley Kubrick neden Otomatik Portakalı beyaz perdeye uyarlamak istemişti ?
Kubrick 2001 filmini çekerken Terry Southern'ından Otomatik Portakal kitabını almıştı fakat film nedeniyle yoğun oldugu için kitabı rafta okunmayı bekleyenler listesine koymuştu daha sonra Kubrick kitabı okumaya başladıgında 1 gün içerisinden bitirdiğini ve harika bir film çıkacagını iddia etmişti Burgess'e karşı büyük bir hayranlık besliyordu Otomatik Portakal kitabını su şekilde betimlemişti 'Kitabı bitirir bitirmez yeniden okudum sonraki iki-üç gün bütün kitabı ve her bölümü tekrar okudum vaktimin büyük bir bölümünü kitabı düşünerek geçiriyordum.. Bence eşsiz muhteşem hatta dahiyane bir hayal ürünüydü. Anlatım tarzı büyülü karakterler heyecan vericiydi fikirler kusursuz bir şekilde geliştirilmişti ayrıca büyün bunlar kadar önemli olan bir başka nokta hikayenin fazla basitleştirilmeden ve en temel konusuna indirgenmeden sinemaya uyarlanabilecek uzunlukta ve yoğunlukta olmasıydı Aslına bakarsanız hikayenin neredeyse tamamını filme alabilirdim .. Burgess'in diline ise diyecek yok kesinlikle olaganüstü derecede güzel oynuyor '
Kubrick daha sonra Burgess kitabı filme çekmek üzere görüşüyor ve bu eser sadece kitapla sınırlı kalmayıp beyaz perdeye aktarılıyor..
Otomatik Portakal gördüğüm en iyi introya sahip bir film.. Kubrick daha filmin en başından seyirciyi içine çekiyor..Kubrick Alex karakterinin derinine inebilmek için davranış psikolojisi ve şartlı refleks terapisi üzerine kitaplar okudugunu teknik konulara hakim olmak için bunu yapmanın şart oldugunu belirtiyordu Kubrick Alex karakteri için Malcolm McDowell'dan önce iki kişiyle daha görüşmüş fakat reddedilmişti daha sonra McDowell'a teklifi sundu eğer McDowell'da kabul etmeseydi filmi çekmeyeceğini çünkü Alex rolüne uygun birini bulamayacagını söylemişti.Kitaptan filme uyarlarken en taktir ettiği ve filminde görmekten umut duydugu şey Burgess'ın diliydi bunu su sekilde ifade ediyor
''Bence bu dil Burgess'in en tuhaf icatlarından birisi. Bu sözcüklerin gerçek sözcükler olma avantajı var çoğu rusca kökenli ve fonetik olarak İngilizce söyleniyorlar bu da Burgess'in zekasıyla geliştirilmiş. Gerçek sözcükler oldukları için ,anlamlarıyla ses olarak bağlantı kurulabiliyor Tolçok küfür gibi geliyor ya da Devotçka aklınıza bir dişi görüntüsü getiriyor vb..
''Bence bu dil Burgess'in en tuhaf icatlarından birisi. Bu sözcüklerin gerçek sözcükler olma avantajı var çoğu rusca kökenli ve fonetik olarak İngilizce söyleniyorlar bu da Burgess'in zekasıyla geliştirilmiş. Gerçek sözcükler oldukları için ,anlamlarıyla ses olarak bağlantı kurulabiliyor Tolçok küfür gibi geliyor ya da Devotçka aklınıza bir dişi görüntüsü getiriyor vb..
Kubrick filme eklediklerini şu şekilde anlattı
Benim hikayeye olan katkım senaryonun yazımından ibaret. Bu da çoğunlukla seçme ve eleme anlamına geliyor fakat yine de birkaç güzel anlatım fikri geliştirip kimi sahneleri yeniden şekillendirdim. Genel olarak baktığımızda bu katkılar romanda zaten var olan noktalar sadece biraz daha netleştirdim örneğin; Kedi Kadın'ın polise telefon etmesi o sahnenın sonunda neden polisin belirdiğini açıklıyor. Romanda Alex kadının polisi aramış olabileceğini düşünüyor böyle bir izlenimi romanda uyandırabilirsiniz ama senaryoda aynı etkiyi doğurmak mümkün olmayabilir. Ayrıca filmin sonlarında Alexander yine Alex'e dönüşürken 'Singing in the Rain' şarkısını kullanma fikri çok hoşuma gitti.
Stanley Kubrick tarafından filme eklenen belkide en onemli şeylerden biri 'Singing in the rain'.. Peki neden bu şarkıydı ?
Provalar sırasında ortaya cıkan en onemli fikirlerden biri Singing in the raindi. Sözünü ettiğim sahne filmin diğer bütün sahnelerinden daha uzun süre prove edildi. Üç gün boyunca ne yapabileceğimizi bulmaya çalıştık fakat ortaya attığımız fikirlerin hepsi yetersiz kaldı.. Sonra aniden aklıma bu fikir geldi bu fikrin nereden geldiğini ve ya neyin tetiklediğini bilmiyorum
Filmin konusuna değinmiştik arkadaşlarının tuzağa düşürmesi sonucu Alex hapse giriyor ve buradan erken cıkabilmek için Ludovico tekniğine seçilmek istemişti. Ludavico tekniği sırasında Alex'e görüntüler eşliğinde bilinmeden en sevdiği hatta kutsadığı sanatçı Beethoven çalıyordu .. Bu Alex için dayanılmaz bir şeydi çünkü onun kötü imajına sığındığı bir nevi hayatının merkezine koyduğu Beethoven'ının orada ona dinletilmesine 'Bu bir günah ! Bu bir günaah Ludwig Van'ı bu sekilde kullanmak .. o kimseye bir zarar vermedi Beethoven sadece müzik yaptı.. ! demesi filmin en can alıcı noktalarından biriydi
'
Film su donemde bile rahatsız edici filmler arasında zamanında da çok eleştirilmiş bir film insanların otomatik portakal hakkında yaptığı iyi yorumlar sınırlıdır. Genellikle gençlerin Alex ve çetesine özenmesi.. filmin şiddeti tetiklemesi.. ve saçma bulunması bunlardan sadece bir kaçıdır. Stanley Kubrick ise bunu su sekilde değerlendiriyor
Alex'i ilkel bir canlı olarak kabul edebiliriz. Alex hepimizin içinde var Çoğu durumda bu farkındalık seyircinin empati duymasına sebep oluyor fakat kimilerini rahatsız edip kızdırıyor. Kendilerinin bu görüntüsünü kabul edemiyorlar ve bu yüzden filme kızıyorlar . Tıpkı kendisine kötü haber getiren elçisini öldürüp iyi haber getiren elçisini ödüllendiren bir kral gibi..
Alex'i ilkel bir canlı olarak kabul edebiliriz. Alex hepimizin içinde var Çoğu durumda bu farkındalık seyircinin empati duymasına sebep oluyor fakat kimilerini rahatsız edip kızdırıyor. Kendilerinin bu görüntüsünü kabul edemiyorlar ve bu yüzden filme kızıyorlar . Tıpkı kendisine kötü haber getiren elçisini öldürüp iyi haber getiren elçisini ödüllendiren bir kral gibi..
Elimizde, filmlerdeki ya da televizyondaki şiddetin toplumsal şiddete sebep olduğuna dair tek bir pozitif kanıt yok. Kişinin ilgisini siddetin bu yönüne çekmek kimi temel sebepleri göz ardı etmek olur bu sebepleri söyle sıralayabilirim:
1.İlk günah : Dinsel bakış açıcı
2.Adaletsizlik ekonomik büyüme: Marksist bakış açısı
3.Duygusal hüsran ve baskılar: Psikolojik bakış açısı
4.'Y' kromozonu teorisine dayalı genetik faktörler : Biyolojik bakış açısı
5.İnsan-katil maymun: Evrimsel bakış açısı
Bence hayatın içinden çıkan sebeplerin sorumluluğunu sanata atmak konuyu yanlış yöne çekmek olur. Sanat hayatı yeniden şekillendirir, ama hayat yaratmaz ya da hayata sebep olmaz Üstüne üstlük filmlere bu kadar güçlü anlamlar yüklemek derin hipnozlardan sonra bile insanlara tabiatlarına aykırı şeyler yaptırılmadığına dair bilimsel olarak kabul edilmiş görüşlere de tamamen aykırıdır
Gelelim tekrar filme kitapta Alex 15 yaşında fakat filmde Alex'i 15 yaşında yapmıyorlar Kubrick '15 yaşındaki çocukların 10 yaşındaki kızlara tecavüz ettiğine şahit olmak istemeyiz ama bu yine de 25 yaşındaki adamın 10 yasondaki kıza tecavüz etmesinden farklı durum' diye özetliyor.
1.İlk günah : Dinsel bakış açıcı
2.Adaletsizlik ekonomik büyüme: Marksist bakış açısı
3.Duygusal hüsran ve baskılar: Psikolojik bakış açısı
4.'Y' kromozonu teorisine dayalı genetik faktörler : Biyolojik bakış açısı
5.İnsan-katil maymun: Evrimsel bakış açısı
Bence hayatın içinden çıkan sebeplerin sorumluluğunu sanata atmak konuyu yanlış yöne çekmek olur. Sanat hayatı yeniden şekillendirir, ama hayat yaratmaz ya da hayata sebep olmaz Üstüne üstlük filmlere bu kadar güçlü anlamlar yüklemek derin hipnozlardan sonra bile insanlara tabiatlarına aykırı şeyler yaptırılmadığına dair bilimsel olarak kabul edilmiş görüşlere de tamamen aykırıdır
Gelelim tekrar filme kitapta Alex 15 yaşında fakat filmde Alex'i 15 yaşında yapmıyorlar Kubrick '15 yaşındaki çocukların 10 yaşındaki kızlara tecavüz ettiğine şahit olmak istemeyiz ama bu yine de 25 yaşındaki adamın 10 yasondaki kıza tecavüz etmesinden farklı durum' diye özetliyor.
Kitapla filmi ayıran unsurların arasında Alex'in hapishanede işlediği cinayet yer almakta filmde bu kısım yer almamakta ..
Orjinal hikayeye yapılan en temel katkı Alex'in hapse girdiği sahne peki neden bu sahne bu kadar önemliydi ?
Bu en uzun sahne olmus olabilir ama ben en önemli sahne oldugunu düşünmüyorum.Gerekli bir eklemeydi çünkü romanın tamamıyla kıyasladığınızda hapishane bölümü çok sıkıştırılmış bir bölümdü ve Alex'in gerçekten hapse girdiği fikrine gerekli ağırlığın verilmesi açısından böyle bir müdahalede bulunulmalıydı. Hapishaneye giriş bölümü filmde aslına oldukça uygun bir şekilde verildi ve bu gerekli ağırlığı sağladı..
Kedi kadınla dövüşme sahnesini Kubrick omuz kamerasının arkasına alarak cekiyor bunun eglenceli olduğunu soylesede omuz kamerasıyla yapılan çekimde en yetenekli bir kameramanla çalıssanız bile istediğinizi tamamen anlatabilmek mümkün olmuyor diye özetliyor..
Otomatik Portakalın kitabını okuyup filmini de izleyen birisi olarak sunları söyleyebilirim ki Burgess'in kullandığı dili taktir etmemek elde değil karakterleri betimlemesi ve yarattığı kurgu ve o zamanın günümüzün geleceğin süregelen hiç değişmeyecek olan modern dünyanın gerçek kimliğini anlattığı bu eseri taktire şayan. Yalnız Kubrick'inde senaryoya kattıkları asla göz ardı edilemez müzikleri Beethoven gibi klasik müziği böyle bir filmde kullanmak bile cesaret isteyen bir şey . Stanley Kubrick her zaman mükemmelliyetçi bir yönetmendi bunu çektiği bir sahneyi defalarca cekmesi en ince ayrıntısına kadar her şeyi kurgulaması ve kendine has çekim tekniği açısından söylemiyorum Burgessin romanında verilemeyen tatmin edici son Kubrick'le sağlanmıştı kitapla filmi kıyaslayıp filmi övmek ya da kitabı daha baskın tutmak kesinlikle yanlış olacağı kanaatindeyim . Kubrick bence kitaba bir son yazmıştı ve bunu çok güzel bir cümleyle özetlemiş singing in the rain'i de ekleyerek kendi mükemmelliyetçiliğini bir kez daha ortaya koymuştu... Bize bu mükemmel sonu bırakmıştı iyileşmiştik şüphesiz ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder